DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Ekonomi

Sesli Dinle

“Kimi anlayışlara göre gazetecilik, yazdıklarından ziyade yazmadıklarınla ünlü olduğun ve hatırlı maddi kazanımlar edindiğin meslektir.”

Ekonomi
19.04.2021
10.476
A+
A-

Seven, özleyen ve takip eden, hislerimizin karşılıklı olduğu siz dostlarıma merhaba diyorum. Merak edenler için ise kalemim ve kağıdım olarak hayal ettiğim, daktilo olmasını tercih etmeme rağmen, acı gerçek, günümüz teknolojisi klavyemim başından selam olsun.

Gazetecilik;

Bir yazımda bahsetmiştim, okuyanlar hatırlar. Artıları oldukça çok olan ama bu artıları kazanabilmek için zahmeti de fazla olan, 7/24 mesaisinin devam ettiği bir meslektir. Düşünce, tespit ve değerlendirmelerimi özgürce ifade edebilme imkanını sunan MevzuHaber e teşekkür etmek istiyorum.

Özgürce yazabilmek için, özgürce yaşayabilmekte gerekli. Sizler de duymuşsunuzdur, “Kimi anlayışlara göre gazetecilik, yazdıklarından ziyade yazmadıklarınla ünlü olduğun ve hatırlı maddi kazanımlar edindiğin meslektir.” Diye. Ben buna katılmayan taraftayım. Dedik ya özgürlüğün kuralları içerisinde yaşam şeklide önemli yer tutmakta. Hayatımı idame ettirmek için ter döktüğüm, emek verdiğim yolları tercih ediyorum. Kimi zaman bir masa başında, kimi zamansa fiziki olarak iş sahasında. Maddi alacaklarım ya da borçlarım hep dostluk dairesinde sınırlı. Bu yüzden alacak tasası çekmediğim gibi borç korkusu da yaşamıyorum.

Hasılı son iki yazı dizim olan “Halifelik Sevdası ve Hainlik İddiası” yazılarım sebebiyle dostane olarak arayan, soran, zarifçe tecrübelerine dayanarak uyaran tanışlarıma da teşekkür ediyorum bu vesileyle. Bu yoğun uyarılar bana görüş açımın ve değerlendirmelerimin doğruluğunu teyit etmiş oldu.

Bu hafta sizlere yerli, milli, manevi olarak tanımladığımız değerlerimizden bahsetmek istedim.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir konuşmasında İslam ülkeleri birliği ve bu birliğin oluşturacağı ekonomik güçten, kurulmasına sıcak bakılan bankacılık projelerinden bahsetmişti.

İlginçtir, yaklaşık 3 aydır bu konuda yazı yazmak istemekteydim, bu nedenle de düzenli araştırmalar yapmaktaydım.

Türkiye’de, Bankalar Birliğine göre faaliyet gösteren aktif 48 banka bulunmakta. Bunların 3 tanesi kamu sermayeli, 8 tanesi yerli özel sermayeli, 2 tanesi TMSF de. Toplam 16 banka tamamen yabancı sermayeli, 5 yurtdışı merkezli bankanın ülkemizde şubesi mevcut, kamusal sermayeli yatırım ve kalkınma bankası ise 3 adet, yerli ve özel sermayeli yatırım ve kalkınma bankası ise 7 adet. Yabancı sermayeli yatırım ve kalkınma bankaları ise 4 adet. Mevduat, kalkınma, yatırım derken birde fikir üreticisinin Büyük Britanya olduğu katılım bankaları var. Onlarda 3’ ü kamu, 3’ ü özel sermayeli olmak üzere toplamda 6 adet. Özel derken, yerli sermaye demedim, dikkatinize arz ederim. Şimdi siz rakamları topladığınızda hata yaptığımı düşünmeyin diye ifade edeyim. Katılım bankaları, Bankalar Birliğine üye değiller.

Birçok sektörde olduğu gibi bankacılık sektöründe de tabelalarda Türk, Türkiye isimlerinin bulunması demek o kurumun yerli, milli veya kamu kurumu olduğu anlamına gelmiyor ne yazık ki.

Yabancı sermayeli bankalar Hollanda, İtalya, Amerika, Almanya, İngiltere, Fransa gibi ülkelerle sınırlı sanmayın. İspanya, Pakistan, Afrika, Japonya, Çin, Lübnan, Katar, Kuveyt, Dubai, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, İran gibi ülkelerde ülkemizde ki banka sahipleri arasında yer almakta.

Her ne kadar kimi düşüncelere göre “Bu iyi bir şey ülkemize yatırım ve para akışı sağlanmış.” Diye düşünülse de ben kendi küçük dünyamda buna katılmıyorum.

Bankacılık üretime dair bir sektör değil. Üretim kredileri ise zaten yine bizlerin üzerinden edinilmiş bütçelerden oluşuyor. Ülkemize para akışı sağlanması konusuna ise inanamıyorum, aksine ülkemizden düzenli ve ciddi şekilde para çıkışı oluyor denilse hiç itiraz edemem.

İstihdamı unuttun diyenleri duyuyorum ama o işte sıkıntılı. Kendi ülkelerinde çalışanların özlük hakları ile kıyaslanamayacak özlük hakcık’larına sahip bankacılar. Yurt dışında ki bankacılık anlayışı ile çokta benzerlik yok ülkemizde. Yabancı banka sahiplerine kendini sevdiren yerli yöneticiler ve alt silsileye kadar sıralanan kota kırbacı sebebiyle ezilen ya da vatandaşı ezdiren banka çalışanları. Örneğin sigortanız vardır ancak kota kıskacında ki müşteri temsilciniz onaylanmış işleminizi sigorta yapmadan size sunmaz. Baştan aşağıya kendi kendimizi öptüğümüz bir sistem.

Bu yazıyı yazmaya karar verdiğim de yani yaklaşık 3 ay önce, takip etmeye başladığım “Paramedya” isimli bir paylaşım ağı vardı. Burada, banka çalışanlarından gelen bilgiler paylaşılıyor. Bir nevi sektörün “Güzin Ablası”. Çok ilginç konulara vakıf oldum bu ağda.

‘Halifelik Sevdası’ başlıklı yazımın giriş cümlesinde hayranı olduğum abla dediğim kişinin sözünü paylaşmıştım. “Önemli olan ekonomi.”

Yazımı şöyle toparlayayım. Bizler ilkokul çağlarımızda ki gibi “Ah saçımı çekti, vah silgimi aldı, suyumu içti.” Tartışmalarıyla meşgulken, ki belirtmek isterim gündemlerimiz teşbihimde ki kadar mahsun ve masum değil, dünyada bambaşka bir şey oluyor.

‘Sahte Savaş’ başlıklı yazıma vakit ayıranlar bilir. Ülkemizde banka yatırımcıları arasında yer alan, ne yazık ki mezhepsel çatışmalara gark olmuş, ambargolar markajında kalmış, taraflı Müslüman İran’ın bölgede her geçen gün büyüyen gücü açıkça görülmekte. Arap baharının sona ermesi, Suriye Devlet Başkanı Esat’ın yıkılamaması konularında en etkili taraflardan olmuştu İran.

Doğu Türkistan’da yaşananları idrak edemediğimiz, ülkemizde ki bankacılık yatırımcılarından Çin ise eski Amerika Başkanı Obama’nın, “Dolar rezervlerinizi piyasaya açın.” Teklifini nahoş bir şekilde reddetmişti. Taşeronluk sayesinde hızla büyüyen Çin Asya’nın IMF’i oldu. Son derece cazip tekliflerle sıkışık durumda ki devletlerle ortak iş anlaşmaları yapan Çin, kısa süre sonra anlaşma koşullarını yerine getiremeyen devletlere farklı yüzünü göstermekten çekinmiyor. Hasılı “Bir yol, Bir kuşak” projesi gibi onlarca projeyle Asya sınırlarını aşarak yanı başımıza kadar gelindi. Yakın tarihte İran ile Çin arasında büyük bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma ile ambargo kıskancından kurtulmayı hedefleyen İran, ilerleyen dönemde kazançlımı olur? Yoksa zarar mı eder? Bilinmez elbet. Bu iki devletin ortak paydaları sizce ne olabilir?

İran’ın, PKK’nın kolu “PEJAK” yapılanmasına izin vermesinin nedeni kendisine sorun olan “Komela” örgütüyle çatışma sağlamaktı. Komela üyelerinin yüksek eğitim düzeyi ve kültürel yapıları sebebiyle bugün Birleşmiş Milletler nezdinde ve tüm batı ülkelerinde üst düzey görevlerde olduklarına dair güçlü iddialar mevcut.

İnanç ve din kavramlarına karşı olduğu bilinen Çin ile Sünni mezhebine mesafeli olduğu bilinen İran ile yapılan anlaşmalar yolunda giderse, Amerika’nın, bölgede zayıflayan etkisi sebebiyle, yani yanı başımızda Komünist Kürt Devleti kurulur mu?

PKK’nın ilk kuruluş yıllarında ki söylemleri ve amblemini hatırlayanlar bu konuda daha doğru teşhiste bulunabileceklerdir.

Devletimin ilgili görevlileri arz etmeye çalıştığım gündeme çok daha vakıf ve müdahillerdir, bu konuda şüphemiz yok.

Evet dediğimiz gibi ekonominin kıskacında, teknolojinin markajında milenyum çağında yaşam mücadelesi veren tüm masum insanlığa selam olsun.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.